Üyelik Girişi
BÖLÜMLER
Site Haritası
Mesnevi-i şerifteki cinsel hikayeler
SORU:  
İyi günler. Ben yeterli bilgiye sahip olmasamda mevlana hz.lerinin ALLAH dostu veli kullarından olduğuna inanıyorum. İnternette aradığım zaman hep mesnevideki müstehçen hikayeler diye aratmalar olduğunu görüyorum. Birkaçını okudum ben kendimce almam gerekenleri aldım fakat merak ettiğim bu yazılanların hepsi mevlana hz.leri tarafından mı yazılmıştır. Alıntı hikayelerde var mıdır ? Bu hikayelerin sayısıda azmış sanırsam ve bu hikayelerin hikmetide muhakkak vardır. Mevlana hz.lerine sapıklık itham edenlere cevabımız ne olmalıdır ? Saygılar.

CEVAP

Hz. Mevlana şöyle demiştir:
“Mesnevî’nin sözlerindeki sûret, sûrete kapılanı azdırır, yolunu kaybettirir; mânâya bakan kişiye de yol gösterir, doğru yolu buldurur.” (Mesnevi, c. 6, b. 655)
Bu baştan, aklımızda bulunsun...
Hz. Mevlana büyük bir velidir. Onun veliliğine, tarih boyunca diğer veliler de âlimler de münevverler de şahitlik etmişlerdir. Bu konuda ittifak vardır. Meseleleri değerlendirirken bu gerçeği unutmamak gerekir.
Mesnevideki bu tür hikayeler meselesine gelince...
Bunlara neler deniliyor: "Cinsel hikaye", "müstehcen hikaye", "pornografik hikaye", "erotik hikaye"...
Doğrusu bunlara "hikaye" veya en fazla "cinsel hikaye" denilebilir. Diğerleri Hz. Mevlana ve Mesnevi-i şerif açısından hem "yanlış" hem "yakışıksız" hem "haksız" bir adlandırma olur.
Cinsel, müstehcen, erotik ve pornografik kelimelerinin anlamları ve birbirlerinden farkılıkları bilinmeksizin Mesnevi'deki birkaç hikayeyi tanımlamak hem cahilce olur hem vebali vardır. 
Müstehcen, erotik veya pornografik hikayelerde;
a) Ahlaksızlık ve gayrimeşru ilişkiler normal görülür ve eleştirilmez,
b) Şehvet tahrik edilir ve gayrimeşru davranışlara sevk edilir.
Oysa Mesnevi'deki cinsel birkaç hikayenin metnine ve olay akışına bakılırsa bunlar kesinlikle yoktur. Yüzyıllardır Mesnevi okuyanlarda böyle bir kötü etkileniş ve gayrimeşru yönelim olmamış; Hz. Mevlana'nın kasdettiği ders ve ibretleri almışlardır. Sırf bu neticeye bakılsa, birilerinin "Acaba ben mi önyargılı yaklaşıyorum?", "Acaba ben mi yanlış anlıyorum?" diye kendilerine sorması gerekir.
İnsanoğlunun cinsel organları vardır, cinsel yaşamı vardır, meşru sınırlar içerisinde cinsellik normaldir, cinsellikten bahsedilmesi anormal bir şey değildir, hayatın gerçeğidir. Cinsel anlatı, cinsel öğrenme, cinsel hayat olmasa ne evlilik hayatı olur ne insanoğlu doğup dünyaya gelebilir. 
Cinsel bir hikaye, sırf dinleyenlerin/okuyanların şehvetleri tahrik etmek için olmadıkça, eğitim, ahlak ve terbiyede bir konuyu izah maksadıyla anlatılırsa makul karşılanabilir.
Bazı konular, bazı seviyedeki kişilere ancak bu şekilde anlatılabilmektedir. Nitekim Hz. Mevlana şöyle demiştir:
"Söz, dinleyene göre söylenir. Terzi kaftanı adamın boyuna göre biçer.
Mademki meclisteki dinleyenler aşağılık kişiler, aşağılık söz söylemeden başka çare yok." (Mesnevi, c. 6, b. 1241-42)
Mesnevi'de toplam 270'den fazla kısalı uzunlu hikaye var. Cinsel hikayelerin sayısı çok azdır. Benim tespitim 9 tanedir. (Bu da kitabın %2'sine tekabül eder). Aslında şöyle düzeltmemiz lazım: Bu 9 hikayenin hepsi de tam manasıyla cinsel hikaye sayılmaz. İçinde cinsellik geçen hikayelerdir.
Dolayısıyla kimse Hz. Mevlana'yı ahlaksızlıkla, utanmazlıkla suçlayamaz. Onun ahlakı, edebi, ilmi hüviyeti bellidir. Yazdıklarını da buna göre değerlendirmek icab eder. Eğer aksi olsaydı, yani Hz. Mevlana'nın genel üslubu ve zihniyeti cinsellik, müstehcenlik olsaydı, her kitabında ve her bir kitabının genelinde böylesi hikayeler, sözler, zihniyet hakim olurdu, yer alırdı. Ayrıca yaşadığı dönemden itibaren ulema ve meşayıh Hz. Mevlana'ya itibar etmez ve eleştirirdi. Oysa Hz. Mevlana'nın ilmi, ahlakı, edebi, örnek yaşantısı o dönemden itibaren bellidir. Cinsellik geçen hikayeler çok az ve sadece Mesnevi-i şerif'te vardır.
Hz. Mevlana bir eğitimcidir, mürebbidir; nefsin ve şehvetin insan üzerindeki etkisini anlatmak için birkaç cinsel hikayeden yararlanmıştır. O kadar... Kendisi de zaten bunu eğitim izah ve maksatlı kullandığı açıklamıştır. Hikayelerin başına, ortasına, sonuna; maksadına, açıklamalara ve alınacak derslere bakılırsa görülür.
Hz. Mevlana bu hikayeleri aktarırken sık sık araya girer, yorumlar yapar, maksadını açıklar. Yani maksadı sırf cinsel hikaye anlatmak da değildir. Yoksa niye sık sık araya girsin, konuyu durdursun, açıklamalar yapsın.
Bir tıp profesörü, tıp fakültesi öğrencilerine ders işlerken, anatomi veya organların özellikleri anlatan bir ders işlerken, beyin, ağız ve diş, kulak-burun-boğaz, kalp, dahiliye, ortopedi gibi konuları işlediği gibi, üroloji bahislerini yani üreme organlarını da anlatır, tanıtır, işlevlerini, hastalıklarını ele alır.
Hatta tıp fakültesi öğrencilerine insan vücudunun her tarafını kadavrada veya hasta üzerinde gösterir. Bir tıp fakültesi öğrencisi, "ben kadın-erkek üreme organını görmek istemiyorum, ne işe yaradıklarını bilmek istemiyorum" diyebilir mi? Dese, doktor olabilir mi? Ya da tıp profesörü öğrencilerine bu organları tanıtmasa görevini yapmış olur mu? Elbette olamaz. 
İşte Hz. Mevlana da manevi bir hekim olarak, bir mürşid-i kamil olarak, "kendine bağlı müridlerini" yetiştirmek için Mesnevi'yi hazırlamış, bu kitabın da birkaç yerinde, nefsin ve şehvetin etkilerini hikayeleştirerek açıklamıştır. Hatta bunlar hayatın içerisinden, toplumda gündem olmuş, yaşanmış hikayelerdir.  Saf zihinlere anlatmamıştır yani.
Mesnevi-i Şerif söz konusu olunca, 6 ciltlik bu hacimli kitabın gidip -nefse dair bazı özellikleri bazı seviyelere daha iyi anlatabilmek için yer verilen- birkaç cinsel hikayesini gözlere sokan ve "Bunları da mı Allah ilham etti!" diyenler hakkında şunları söyleyebiliriz: Erkek veya kadın, insanın -diğer pek çok organın yanı sıra- cinsel organı var mı? Var! Anüsü var mı? Var! Bunları kim yarattı? Allah! Bunlar lazım mı? Elbette lazım. Bu organları var diye bir insan eleştirilir mi? Elbette ki hayır! Peki bir insanı başkalarına tanıtırken sadece ondaki cinsel organdan ve ondaki anüsten mi bahsedilir? Hayır! Bu, insafsızlık, art niyetlilik ve düşmanlık olur. Peki bir insanın setrettiği, örttüğü cinsel organını, anüsünü, bir başkası açıp başka insanlara gösterir mi? Asla! Bu utanmazlıktır ve düşmanlıktır! Ona ancak kendisi, dilerse mahrem eşi veya icap ederse doktor bakabilir.

Mesnevi'yi bir saraya benzetebiliriz. Sarayın kapısı, bahçesi, bahçesinde kamelyalar, ağaçlar, çiçekler, havuzlar vardır. Saray içinde yatak odaları, misafir odaları, salonlar, mutfak, kiler, mescid, kütüphane, hamam vardır. Aynı sarayda tuvalet de vardır. Olması gerekir, normaldir. Kimse bir sarayda hamam ve tuvalet olmasını yadırgayamaz, eleştiremez. Eğer yabancı bir kişi saraya girip gezip dolaşır da koskoca sarayda sadece hamama veya tuvalete odaklanır, sarayı tanıtırken hamamdan veya tuvaletten, orada yapılan işlerden bahseder durursa, bu onun ya cahilliğinden / ahmaklığından ya da düşmanlığından kaynaklanır.
Tarih içerisinde Mevlevi şeyhleri, müridler hatta diğer tarikatların şeyhleri için bile herhangi bir sorun teşkil etmeyen bu birkaç hikaye, modern çağlarda, Mevlana'ya bağlı olmayan, hatta tasavvufu reddeden insanların tepkisini çekmektedir. Normaldir. Zaten onlar neredeyse hiçbir veliyi, şeyhi beğenmiyorlar.
Bence temelde sorun, Mesnevi'yi herkesin satın alıp kendi başına okuyabilir olmasıdır. Oysa bu kitap, olur olmaz herkes kendi başına okusun diye yazılmamıştır. Hatta Mevlevi dervişleri dahi onu eline alıp okusun diye yazılmamıştır. Nitekim Mesnevi nüshalarının dervişler adedince çoğaltılmamış olması, her dervişte bir Mesnevi nüshasının veya Osmanlı Türkçesine tercümesinin bulunmaması da bunun delillerindendir. Esasen Mesnevi, Mevlevi şeyhleri tarafından dervişlere okunup açıklasın diye yazılmıştır. Bu durum Temel İslami ilimlere (fıkıh, kelam, hadis vd.) ait bütün klasik metinler için de geçerlidir. Onlar da hocasından veya şerhinden okunur, öğrenilir. Mesnevi tercümesi ne zamanki matbaada basılır, önüne gelen herkes tarafından satın alınır, okunur hale geldi, onu yer yer anlamama, yanlış anlama ve eleştirme sorunları da ortaya çıktı.
Aslında (aynı konu olmasa da) benzer bir sorun Allah kelamı Kur'an için de söz konusu değil mi? Herkes meal alıp okur hale geldi. Ayetler hakkında "Tefsire bakayım, Allah'ın resulü Hz. Muhammed (s.a.s.) ayeti nasıl açıklamış, nasıl uygulamış, peygamberimizin talebeleri sahabe ayetleri nasıl açıklamış, ayetler hangi olaylar üzerine ve kimler hakkında inmiş öğreneyim" diyen yok. Aldığı mealden herkes kafasına göre yorumlar/hükümler çıkartıyor, hatta ayeti eleştiriyor (!) ve daha da ötesi, meali okuyor Kur'an'ı inkar ediyor. Malumunuz, ülkemizdeki bir ilahiyat fakültesindeki profesör, "Keşke Hızır-Musa kıssası Kur'an'da olmasaydı" dedi. Neuzülillah. Zamane ilahiyatçılarının ve Müslümanlarının pek çoğu "Keşke şu ayet Kur'an'da olmasaydı", "Keşke şu ayet şöyle olsaydı" diye eleştirecek durumuna gelmiş.
Ben (Şaban Karaköse) Mesnevi'deki bu hikayeler hakkında, zamane insanlarının zihniyeti sebebiyle "Keşke herkes Mesnevi'yi satın alamasaydı", "Herkes Mesnevi'yi kendi başına okuyamasaydı" diyorum. Benim (şahsım) için kesinlikle bir sorun teşkil etmiyor.

Mesnevi'yi, Hz. Mevlana'yı sevenler, ona bağlı olanlar okusunlar! Zaten onlar için yazılmıştı, herkes için değil. Onlar Mesnevi'ye önyargılı yaklaşmazlar, hikayeleri yanlış anlamazlar, maksadı anlarlar. Diğerleri okumasınlar!
Cenab-ı Hak dahi nasıl buyurmuş: "Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin." (Kehf, 29)
  
16010 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam36
Toplam Ziyaret228801
Saat
Takvim
Hava Durumu
Hz. Mevlana'dan Sözler
HZ. MEVLÂNÂ'DAN SÖZLER
“Kibirlerinden “İnşâallah” (Allah dilerse) demediler; Allah da onlara beşerin aczini gösteriverdi.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 48)
*
“Dünyada iş
işten meydana gelir.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 76)
*
“Allah’tan edeble başarılı olmayı dileyelim. Edepsiz
Allah’ın lütfundan
yoksun kalmıştır.
Edepsiz
yalnızca kendisine
kötülük etmiş olmaz,
dört bir yanı
ateşe vermiş olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 77-78)
*
“Zekat verilmeyince
bulut ortaya çıkmaz
(yağmur yağmaz);
zinadan dolayı da
etrafa veba yayılır.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 88)
*
“Senin üzerine karanlıklardan ve gamdan yana ne gelirse, korkusuzluktan ve küstahlıktandır o.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 89)
 *
“Her odunun kokusu, dumanından belli olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 107)