Üyelik Girişi
BÖLÜMLER
Site Haritası

Hz. Mevlana Ney Üfledi mi veya Herhangi Bir Saz Âleti Çaldı mı?

Hz. Mevlânâ (ks) Ney Üfledi mi veya Herhangi Bir Saz Âleti Çaldı mı?

 

Ciddi bir araştırmaya dayanmaksızın, gûya Hz. Mevlânâ’nın Müslümanlığını savunma düşüncesiyle, medyada onun hakkında “Ney çalmamıştır, dönmemiştir, def, dümbelek de çalmamıştır”[1] diye âmiyâne sözler sarfedenler vardır.

Evet, Hz. Mevlânâ’nın ney üflediğine dair herhangi bir kayıt yoktur, fakat rebâb çaldığı, semâ' yaptığı kaynaklarda açıkça belirtilmektedir.

Biz bu makalede sadece, Hz. Mevlânâ’nın saz âletleriyle olan münasebetini inceleyeceğiz.

Bizzat Hz. Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr’inde rebâb çaldığını ifade etmiştir:[2]

“Kadıya bir hâl gelir de semâ’ etmek isterse, bir güzelce rebâb çalarım ona. Tatlı bir halde semâya sokarım onu. Rebâbımın sesinden Akıncı* da dirilir, mezarından başını çıkarır, kalkıp oynamaya koyulur, aferin der, beğenir beni.”[3]

“Şu rebâbın her damarında, her telinde yeni bir feryat var, yeni bir ses; hem de nerde çalıyorum, gönül duysun, anlasın diye. Yanlışlıkla çaldığımı sanmayın diye onun her feryadının gönlünü bir başka tatla yoğurmuşum ben.”[4]

Mevlânâ (ks) bir rubâîsinde ise şöyle demektedir:

“Gül diksem, sensiz diken çıkar.

Tavus yumurtasını kuluçkaya koysam, yılan çıkar.

Rebâbı çalmak, inletmek için elime alsam, teli kopar.

Sekiz cennete varsam, sensiz orası bana cehennem kesilir.”[5]

Hz. Mevlânâ, yalnızca rebâb çalmakla kalmamış, aynı zamanda bu sazın yapısında da değişiklik yapmıştır. Rebâbın ses kutusu olan tekne kısmı, önceleri Araplarca dört köşeli olarak ağaçtan oyularak yapılırdı. Mevlânâ (ks) bunun altı köşeli olarak yapılmasını emretmiştir.[6]

Dîvân-ı Kebîr’de Mevlânâ, oğlu Sultan Veled’in de rebâb çaldığını ifade etmiştir.[7]

Mevlevi şeyhlerinden Mithat Baharî Beytur, Hz. Mevlânâ hakkında “Menakıb kitaplarının bildirdiğine göre nazarî ve amelî olarak musıkî fennine de hakkıyla vâkıftı. Rebâb ve tanbur çalardı. Hatta şöyle bir çalmak değil, tamamıyla sazına hâkimdi. Oğlu Sultan Veled’in de rebâb çaldığını menâkıb kitapları bildiriyor” demiştir.[8]

Abdülbaki Gölpınarlı’nın Mevlânâ Celaleddin adlı kitabına kaydettiğine göre, Hz. Mevlânâ rebâb dinlemeyi çok severdi. Hem kendisi hem de oğlu Sultan Veled rebâb çalmayı bllirlerdi.[9] Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevilik kitabına da şunları kaydetmiştir: “Mevlânâ’nın ve Sultan Veled’in rebâb çaldıklarını, Ulu Ârif Çelebi’nin de müzikle ilgisi olduğunu evvelce görmüştük. Semâın ayrılmaz bir rüknü olan müzik, böylece Mevlânâ zamanından beri Mevlevîliğin esas unsurlarından biridir. Mevlânâ zamanında semâ esnasında bilhassa rebâb çalınmadadır ve rebâb, Mevlevîlerin âdeta mukaddes bir müzik âletidir. Maamafih ney de vardır.”[10]

Mehmet Nuri Uygun, “Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin Eserlerinde ve Tasavvuf Anlayışında Rebap” konulu makalesinde şöyle demektedir: “XIII. yüzyılda dergâhlarda çenk, şeştar ve rebap gibi sazlar çalınmakta idi. Mevlânâ da diğer mürşitler gibi sözlü anlatımı nağmelerle süslemekte idi. Eserlerinde birçok sazı överken, özellikle rebabı kendi de çalmış ve ona önem vermiştir.”[11]



[1] http://video.yahoo.com/watch/7222598/18824624

[2] Detaylı bilgi için bkz. Mehmet Nuri Uygun, “Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin Eserlerinde ve Tasavvuf Anlayışında Rebap”, İSTEM: İslâm San'at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 10, Konya, 2007, s. 116-118

* Adına bir medresesi olan bu zat hakkında başka bir bilgi mevcut değildir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Dîvân-ı Kebîr tercümesi, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, c. 5, s. 754)

[3] Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, haz. Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, c. 5, s. 699, no: 6438-6439

[4] Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, c. 7/1, s. 171, no: 1344-1245

[5] Mevlânâ, Rubâîler, çev. Şefik Can, İstanbul: Kurtuba Kitap, 2008, s. 169-170, no. 982. Ayrıca bkz. Hz. Mevlânâ’nın Rubâîleri, haz. Şefik Can, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001, no: 982

[6] Bkz. Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, haz. Tahsin Yazıcı, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2006, s. 127

[7] Bkz. Mevlânâ, Dîvân-ı Kebîr, cilt: 3, s. 107, no: 819; c. 5, s. 678, mısra no: 6150

[8] Mithat Bahari Beytur, Mesnevi Gözüyle Mevlana, İstanbul: Kırkambar Kitaplığı, 2005, s. 48

[9] Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 7. Bs. 1997, s. 215

[10] Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevilik, İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitabevleri, 2. Bs. 1983, s. 455

[11] Mehmet Nuri Uygun, “Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin Eserlerinde ve Tasavvuf Anlayışında Rebap”, İSTEM: İslâm San'at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 10, Konya, 2007, s. 116-117


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam38
Toplam Ziyaret228803
Saat
Takvim
Hava Durumu
Hz. Mevlana'dan Sözler
HZ. MEVLÂNÂ'DAN SÖZLER
“Kibirlerinden “İnşâallah” (Allah dilerse) demediler; Allah da onlara beşerin aczini gösteriverdi.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 48)
*
“Dünyada iş
işten meydana gelir.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 76)
*
“Allah’tan edeble başarılı olmayı dileyelim. Edepsiz
Allah’ın lütfundan
yoksun kalmıştır.
Edepsiz
yalnızca kendisine
kötülük etmiş olmaz,
dört bir yanı
ateşe vermiş olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 77-78)
*
“Zekat verilmeyince
bulut ortaya çıkmaz
(yağmur yağmaz);
zinadan dolayı da
etrafa veba yayılır.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 88)
*
“Senin üzerine karanlıklardan ve gamdan yana ne gelirse, korkusuzluktan ve küstahlıktandır o.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 89)
 *
“Her odunun kokusu, dumanından belli olur.”
(Mesnevi, Cilt 1, beyit nu: 107)