KİMLER, NİÇİN?
Hz. Mevlânâ’yı
eleştiren ve/veya onun hakkında sorular yöneltenlere takınılacak tavrı ve cevap
verme yöntemini belirlerken, aşağıda belirtilen temel bazı hususlar dikkate
alınmalıdır:
A- Eleştirenin/Soranın
niteliği:
Eleştiren veya
soru soran kişileri, en genel hatlarıyla;
"İyi
niyetliler" ve "Art
niyetliler" olarak ikiye
ayırabiliriz.
Eğer
kişilerin dinleme/öğrenme psikolojilerini dikkate alacak olursak, onları;
1- Dinleyip hakikati
öğrenmek isteyenler,
2- Tartışan,
fakat ikna edilmeye müsait psikolojidekiler,
3- Tartışan, fakat iknaya kapalı psikolojidekiler,
şeklinde üçe
ayırabiliriz.
Eleştiren ve
soru soran kişileri, inanç yapılarına göre de tasnif etmek mümkündür:
1- Müslümanların
sorusu;
a. Hz. Mevlânâ’yı bilen ve seven,
fakat kalbinin mutmain olmasını isteyenlerin sorusu,
b. Hz. Mevlânâ’yı pek bilmeyen, fakat
ona müspet yaklaşan, ilgi duyanların sorusu,
c. Tasavvufun İslam-dışı olduğuna
inanan, dolayısıyla Hz. Mevlana’yı ve Mevleviliği de tasvip etmeyenlerin
sorusu,
2- Hıristiyan
ve Yahudilerin sorusu,
3- Ateist ve
agnostiklerin sorusu.
B- Sorunun
niteliği:
Sorunun kökeni
dikkate alınırsa, kişileri;
1- İşittiği bir konuyu soranlar,
2- Gördüğü bir konuyu soranlar,
3- Okuduğu bir konuyu soranlar,
a. Hz. Mevlana’nın eserini
okuyanlar,
b. Hz. Mevlana hakkında yazılanı
okuyanlar
olarak tasnif edebiliriz.
İnşallah, bu tip kişilere nasıl tavır takınılması ve sorularına nasıl cevap verilmesi gerektiğini ilerki günlerde açıklamaya çalışacağız...